16 Aralık 2012 Pazar

Bizim seninle İnci Pastanesi'nde hiçbir anımız yok.

Fotoğraf : Sermet Yeşil 



İstanbul'da doğup büyüyüp de, İnci Pastanesinde bir kere oturmuşluğum yok, ne şans! 

Profiterolü İstanbul'da en iyi yapan yermiş, tahliye edildiğinde ''bir tarih yok edilecek'' denilecek kadar anıya sahipmiş; benim önünden her gün geçmişliğim var, bir kez adımı atmışlığım yok.

Çünkü benim ; sen ''İnci Pastanesi'ne götüreyim mi seni?'' diye sorduğun günden beri, barışıp da gideceğimiz günü beklemişliğim var, yıl olmuş, yıllar geçmiş haberim yok.

''Olsaydı n'olurdu?'' diye ömür boyu merak edilecek bir vuslat gibi İnci Pastanesi'nin yeri bende.Belki sevmeyecektim tadını profiterolünün, belki taze olması yeterli gelecekti kremasının, yahut yalnız kapıdan seninle içeri girmek bile yeterli gelecekti saf bir aşkın yaşanabileceğine inanmak için hala, bir gün kapatılırsa anılarımıza kilit vurup camlarına gazete kağıdı yapıştırırlar diye korkacaktım belki, tadilat adı altında dahi olsa asla tahammül edemeyecektim o manzarayı hayal etmeye, belki!


Fakat, bizim seninle İnci Pastanesi'nde hiçbir anımız yok.
Evet, adımımı bile atmadığım bir yerle ilgili dile gelmemiş, ertelenmiş, kavuşulamamış anım çok.

Kapatılması isabet olmuş bana kalırsa, çünkü artık bir pastanede yaşanacak kadar temiz bir aşk yok.

Üzülmesin kimse, İstanbul'un  barları, cafeleri, restaruantları çok! 







25 Temmuz 2012 Çarşamba

"Büyüyünce güzelleşir çocuklar, ve yalnız kalpte büyür çirkin adamlar."



Çirkin adammışsın sen,
öyle diyorlar.
Pek güzel bir yanında yokmuş hani,
eli ayağı düzgün ama çirkin bir adam.
Halbuki çocuk gibi bakıyor gözlerin,
otuzlarının ortasında bir çocuk.

Ve elbet büyüyünce güzelleşir çocuklar,
hayat insanoğluna böyle bir avuntu sunar,
ve yalnız kalpte büyür çirkin adamlar.

Geldin, bin yıldır telaşlı bir odaydı yerin,
hazırdi.
Ayna yoktu, gitmek yoktu sen geldiğinde.
Konuşmayı söktün, kimse yoktu.
Kalpten duyduğundu söylediğin ilk kelime:
"Yusuf"tu.
Çignenmeye mahkum bir yasak gibi korktun.
Sustun, adını tekrar etmemek için.
Çünkü tek bildiğin oydu.
Ayaklarını aradın bir sure, koşacak halin yoktu.
Adını anımsamaya çalıştın bir sure, adın 
hafızanda artık bir suydu.

Yusuf' tun sen artık,
ve canın yandı güzelliğinden...
Bir aralık aradın, küçük bir kuytu...
Oturdun ağladın, yaradana sığındın.
Ve sesini duydu yaradan!
Kulağım oldu, senin sesini duyurdu...

Gözlerin, göz kamaştıran bir zümrüt gibiydi artık yaştan,
nefsinden murat almak isteyen Züleyha'lar için...
Elleri kanlı kadınlar peşindeydi,
sırf görebilmek için gözlerini, bir demir aralığından...
''Azad et onu kalbinden!'' dedi yaradan.

Ve öylece bıraktım seni o küçük kuytunun aralığından...

Gittin.

Gözlerin hala gözkamaştıran bir zümrüt gibi,
kirpiklerin alnına secde ediyor içleri gulerken...
Ellerim değil, boynumda bir yer kanıyor,
o hep öptüğün yerden...
Ve insanlar konuşuyor hiç durmadan;
Çirkin adammışsın sen,
öyle diyorlar.
Pek güzel bir yanında yokmuş hani, 
eli ayağı düzgün ama çirkin bir adam...
Yalnız yüreğimde adı "Yusuf" olan.

Çirkin bir adammışsın sen...
Ne bilsin bunları, sana şimdi dünya gözüyle bakan,
ama bilsinler ki...

Büyüyünce güzelleşir çocuklar,
ve yalnız kalpte büyür çirkin adamlar...



1 Mayıs 2012 Salı

"bir piçle, bir ömrü piç etmek kulağa hep hoş geliyordu.Kadın, patolojik seviyordu."

"öhö öhö.her şey çok kolay oldu. ne sızlandım ne de ağladım! ani bir ölüm ya da kalp krizi gibi kolay...." 


evet nazan.her sey kolay oldu.hayatimdaki kilit adamlar teker teker baska birer adam oldu.
birisinin gozleri kor oldu.sonra actilar ama.geldi anlatti bana her seyi.
"cok yalnizdim."dedi "yilana sarildim."

"guzel." dedim yalnizca.aslinda goremedin "ben vardim." "ama bana sarilman icin bile olsa yilan taklidi yapamazdim."

digerinin bir anda annesi,kardesi oldum.cok kolay oldu.yani benden bagimsiz oldugu icin kolay olmustur herhalde.dolu dolu sevgili iken ," sevgilimle film koyduk izliyoruz,sevgili" oldum.garip oldu.

halbuki cocuklarinin annesi olmaya bir gecede soz verip baska bir sehre gitmistim.unutmustu.herhalde bu da kolay olmustu.o sozu isterken evet cevabina tekabul eden bir cevap aldiginda dahi,
evet lafini duymak icin tekrar tekrar sormasi onun icin belki zor,belki kucuk bir oyun olmustu.

belki bir kimyasal neden olmustu.belki ayikken gecirdigini aklindan,bir cirpida dile vurmustu.
bende inanmistim ya buna,bayagi bir komik olmustu!


sonra birden dislerimin simdi guzel olusu geldi aklima.bu cok sacma! cok guzel dislerim var benim uzun zamandir.eskiden degildi.
nasil derler...karakteristik! yani esasen bildigin yamuk.

simdi duzgun.guzel.hem de fazla guzel.
diiiiit! sorun!

yilan taklidigi yapamadigim icin denizde kaybettigim adam."dislerinin eski hali daha guzeldi"diyordu.yani carpik,yani yamuk,yani bozuk! 
sonra hatirliyordum, alni cok genis,disleri agzi kadar,cenesi kocaman bir kadina sarildiginda,o zaten bozuk olani,kirli olani seviyordu!

ikinci kilit adamin hayatindaki kilit kadin, birinci kilit adamin sarildigi kadina benziyordu.bingo!

alin,yuzun tamami kadar genis.agiz buyuk.disler kocaman.

ve ikinci kilit adam dislerim hakkinda talihsiz bir sekilde ayni cumleyi kurmustu.

ve unutmadan 

ikinci kilit adamin hayatindaki kilit kadin ona tabii ki sahane bir ihanet sunuyordu.adam tum olanlari unutmus gibi yapiyordu.

gorunurde her sey cok kolay oluyordu.

sonra zaman geciyordu.adamlar teker teker baska birer adam oluyordu.

duzgun.siradan.sakin.

hic haz etmedigim adamlar oluyorlardi bir anda.sevgililik oyunu oynuyor gibi duruyorlardi uzaktan.
iclerini bilmeyene mutluluk gibi duruyor,bana fazla plastik geliyordu.

iclerini ortaya dokersem yuzlerine,hatirlatirsam onlara kim olduklarini,gercekte ne olduklarini,gereksiz olur diyordum.cunku plastik yanigindan haz etmiyorum.hala da etmiyorum.etraf yanik plastik koksun gercekten istemiyordum!

her sey cok kolay oldu demistim!

ilk kilit adam beni omru boyunca kaybetmemek icin, muazzam bir dostluk oyunu oynuyordu.
zira sevgili olursak bir gun yollarimiz mutlaka ayrilacakti bunu biliyor,aslinda aci cekme korkusuna boyle zekice bir savunma cumlesi ezberletiyordu.

ikinci kilit adam hayatimda artik tum yaptiklariyla ilk kilit adamin savunma cumlesini alt metin olarak sabitliyordu.

hayatimdaki o zor,o karmasa,o onulmaz ask iken ;
bir kadinin hayatinda alelade,duz,kendi halinde bir iliski adami oluveriyordu!

anlamak zor oluyordu demek isterdim ya... cok da guzel kafiyeye oturuyordu!

ama anlamak cok kolay oluyordu;
insanlar degisiyor,zorluga pes ediyor,ben duruyordum.

zor olan gozumun onunde kolay oluyor,
zor olan gozumun onunde kolayi seciyor,
ben hep ayni yerde,ayni zor cizgide duruyordum.

e peki ya ucuncu kilit adam?

...




















17 Mart 2012 Cumartesi

bir beyoglu hikayesi


Bi' gecenin sonunda,
rakının dibinde,
araya ani bi' kararla giren çay faslını bile geçtiğinde,
son kadeh elindeyken aklına düşeceğim...
On yıl sürmez utancın bilirim,
bi' kaç seneye kalmaz telefonun ucunda,
o ağlayan sesini sana şahane bi' şekilde,
hali hazırda şu an,
saatlerce değil, tek cümle ile anlatabilirim...

Ama,
hadi artık yalpama...
Çömelip de başını öne düşürme sokak ortalarında,
ne kadar içse de gecenin sonunda
seni eve taşıyacak kadının yanında yok diye de 
hüzünlenme şimdi sakın...

"O" kadın seninle çok eski bi' zamanda,
o eski masada,
bi' sokağın ortasında,
çay bardağında rakı içiyor hala...
Gülüşü var elbet,
bir de yalan yanlış gülen gözleri...

Ama hep de kederli be bu kadın!
Bi' kez olsun gamsız gülmez mi!

Unut bunları şimdi, gözlerini aç ve ayağa kalk
ne diyordu repliğinde o çok sevdiğimiz usta kişi :
"Sen de unut bütün olanları, kapalı dükkana kira ödedik işte..."

ve neydi benim hediye cümlem sevgili?

"Olsa olsa, parçalı umutlu bir aşktı bizimkisi..."

Hadi ama! Kalk şimdi yerden...

Bak, tanıyacaklar seni!

Üzülecekler bu haline sabahin bi' vakti,

hiçbirini tanımadığın bir sürü yabancı kişi...

Hadi ! Kalk diyorum artık yerden,

yoksa tanıyacaklar şimdi seni...


23 Şubat 2012 Perşembe

Bi' varmış, hiç yokmuş' lar!





Hava soğuk, Aşiyan'da karaya vurmus balıklar...
Martılar burada, 
bir muzikal hazırlığı disipliniyle dizilmiş,
birazdan ağlayacaklar...
Perde açıldı aksamüzeri çoktan,
onlara anlattığını bana susacaklar birazdan.

Fazla yetenekli, fazla yalnız bu martılar,
senin gibi dinleniyorlar galiba şu sıralar...
Ama birazdan büyük bir şölenle ağlayacaklar!

Eldivenlerimi çıkaracağım bende,
zira sessiz alkışı sevmez, ne  martılar,
ne sanatçılar.

Açık hava sahnesi bu!
Sigara ve aşk yasak değil,
oturduğum an sigara yakacağım hemen, 
ellerimi ve dudaklarımı yerli yerinde bulursam.

Her şey bir yana,
belli ki bu martıların seninle bi' hukuku var,
bana bir şey anlatmak gibi bi' dertleri var...

Belki de ''Bir varmış,
hiç yokmuş'' lar!





Istanbul / Bebek'12

29 Ocak 2012 Pazar

"yanmak; yanmadan,yakmadan anlatilmaz.ve yakilan asla yakan tarafinca hatirlanmaz."

insanlar geliyorlar.devamli insanlar geliyor.oturuyor ve gidiyorlar.
hava soguk diye insanlar yanlarinda mutlaka birini aliyorlar.bazilari cok usuyor demek ki cok kalabalik geziyorlar.birbirlerinin gozlerinin icine bakmayan insanlar bunlar.bir insan gozune bakilarak isinilacaginin henuz kesfedilemedigi bir cagda yaşıyor gibiler sanki.yuzyuzeler ama cok fazla usuyorlar.

yan masamda genc bir adam yalniz.
tutunlerini almis karsisina onlara yanmayi anlatiyor.

"uzulmeyin.." diyor. "yanmak kotu degil." 
"nefes olmak guzel.tutun olsaydim guzel.yanmak icin yasardim o zaman.bu guzel."

ama tutunleri hic konusmuyor.oylece duruyorlar karsisinda.

"ama insaniz biz " diyor genc adam.
"yanmayi seviyoruz da.boyle yanmasak daha guzel."
"nefes olamiyoruz yaninca.dert oluyoruz adama.efkar alamiyoruz yalan da olsa.
nefes alamiyor baska bir insan,bir insan yaninca."
"yanmak guzel de.insan olunca,yanma diyoruz.yasamak diri diri guzel.yanma..."

tutunlerin onu anlamadigini dusunup sinirlenip kalkmaya yelteniyor genc adam.
bu kadar sessiz kalamazlar diyor kendi kendine.bir sey demeliler! en azindan tek bir kelime...
"hem bakin insan yaninca bu kadar sessiz de kalamiyor."demeye kalkiyor ki :

tutunler coktan cekip gitmisler masadan.
hemen elindeki kibrit kutusuna donuyor genc adam:

"sen gormedin mi onlari,biraz once burada degil miydiler? sen de sahitsin ! onlar vardi,biraz once buradaydilar! sohbet ediyorduk ustelik ben onlara yanmayi anlatiyordum..."

kibrit kutusu genc adama bakip gulumseyerek "sunu asla unutma..." diyor :


"yanmak; yanmadan,yakmadan anlatilmaz.ve yakilan asla yakan tarafinca hatirlanmaz."

tutunlerin nereye gittigini soruyorsan
"onlar hicbir yere gitmedi,sadece senin icin yandilar.yani senin anlattiklarini sadece bir masal saydilar.
ama sen bilmiyordun,onlar yanmak icin degil,senin icin, yanmak icin yasamaktaydilar."


G,G / Beyoglu

28 Ocak 2012 Cumartesi

birtürlüolduramadımhalkiçinsanat.

Tek çay bardağı getirdiler masaya, peki neden iki sandalye var?




Sen, çay değil kahveye devam ederdin aslında şimdi.Sigaran yanında yoksa, benim sigaram burada...Masada.
Ama benim sigaram farklı.Seviyordun değil mi sen, benim farklı sigaralarımı...Evet, seviyordun.


Hava soğuk.Ama sen hiç üşümezsin.Sen seni sıcak tutacak kazakları seversin. Sıcacık çorapları. Ben üşürüm. Çünki ben, sıcak tutan kazakları, hırkaları, sıcacik çorapları yalnız sende severim. Bu yüzden üşürüm ben, seni beklerken. Sen, muhtelemen bu havada evden çıkmama taraftarısın şimdi. Ama ben çıktım, buradayım.


Yan masamda tanımadığım insanlar, sanat telaşındalar. Konuşup duruyorlar, nefes bile almadan. Çok büyük hayalleri var. Üstüne üstlük hepsini sanki yarın yapabileceklermiş gibi programlı konuşuyorlar, ses tonları da aynı heveste kararlı,
sanki yarın için konuşuyorlar,
o kadar eminler, her şeyin istedikleri gibi olacağından.


Adresleri belli gibiler, sahneleri belli gibiler. Ama değiller!
Hiçbir seyleri yok aslinda ve ortadalar, yarından bahsediyorlar dedim ya; geleceğe de yarın demiyor muyduk biz aslında? 


O zaman üzülmekten vazgeçelim onlara, sonuna kadar haklılar! 
Ama çok fazla telaşlılar.Sokakta olmak, sokakta sanat yapmak gibi fantazileri var.Güzel.
Benim de var öyle telaşlarım. Ama sokakta değil.


İnsanlar sokakta. Hani, sokakta ya insanlar...
Şimdi sokakta yalnız sen varsın benim için. Öyle olmasa, her geçen insanı sen kabul etmezdim bir an. Onlar, sokaktaki insanlar, benim umrumda bile değiller inan. Yani ben, insanların derdinde degilim şu an.Biliyorum böylesi biraz boktan!



Ama hani, sensin ya sokaktaki insanlar, ve sen burada her ne kadar tarafımca "insanlar" olarak da anılıyor olsan, 2.tekil şahıssın neresinden baksan...




ve bu maalesef ''Sen için Sanat'' a denk düşüyor, ne kadar kalabalık da olsan. Yine bu ''Ben için Sanat'' a tekabül ediyorsa bakınca oradan, ben yine kurtulamıyorum o vakit "Sanat için Sanat" mevzuundan!


Hadi hesabı iste de, gidelim buradan. 



  •  G,G/Beyoglu