17 Aralık 2014 Çarşamba

Bir hayal kırıklığı olarak; erkekler ve hamam böcekleri.


''Tüm sakinliğimi bir hamam böceği bozdu.Çünkü kendisi bir hamam böceği olmasına rağmen dümdüz, bana doğru koşarak geldi. O devamlı yön değiştiren adam-erkek olduğu her halinden belliydi- istikamet olarak beni seçti ve hedefine doğru başka hiçbir yöne sapmadan geldi. Böyle gelmesine çok sinirlendim ve bağırdım. Hem de çok fazla. Hemen o kararlı halinden çıkıp normaline, yani yönsüzlüğüne dönüp kaçtı. O kadar kaçtı ki, bağırışlarımı değiştirdiği yönden bile duyabiliyordu. Öylece dona kaldı. Antenleri vardı, ne işe yaradığını araştırmak gerek. Zira bu kadar uzun antenlerle bu kadar yön problemi yaşamak doğuştan bir ceza gibi. Ona dedim ki, artık ölebilirsin ve ben hamam böcekleriyle anlaşabileceğimi düşünmüyorum. Keşke ürkütücü, heybetli ve zehirli bir örümcek olarak dünyaya gelseydin. O zaman belki tüylerini sevmeye çalışabilirdim, ama sen bir hamam böceğisin ve tüm insanlık sonsuza kadar hamam böceğini böyle hatırlayacak; Yönsüz, korkak ve mide bulandırıcı. ''      

7 Haziran 2014 Cumartesi


                                              
   *Eğer bir gün, bir haman böceği sizi hayal kırıklığına uğratırsa, yahut herhangi biri; önce üzerinde ağır ağır yürüyün. Sonra, elle tutulabilen en büyük parçayı alıp, mutfak tezgahındaki geçici çöpe atın, salatalık ve domates kabukları arasında belli bir süre sırıtsın, sonra geri alırsınız. Küçük parçaların üzerinde biraz daha seri yürüyün( dönüşlerde zıplanabilir), sonra süpürge makinası yardımı ile hepsini ortadan kaldırın. En büyük parçaya bir an bile olsun saklama arzusu ile bakarak veda edin.
   Onu gerçek bir çöpe atın ve bu alana girmeye kalkanlara, küçük parçaların kalmış olma paranoyası ile uyarılarda bulunun:  
Burada can kırıldı, ayağınıza terlik giyin!                           
    *Bu kadar basit. Hayal kırıklığı böyle bir şeydir. Buna hayal kırıklığı dersek, birçok arabesk laf oyununa müsait olabilir. Yukarıda bir yerde yapıldı. Geçiniz. 
    *Buna düş düşüşü diyelim. Düş ile hayal aynı yeri sızlatmıyor ama olsun. Düş düşer, hayal kırılır, kırılgan bir şeydir o, isterseniz gazete kağıdına sarıp taşıyın, yahut nereye gidersem yanımda taşırım derseniz, valizin içinde kıyafetlerin ortasına sıkıştırabilirsiniz. 
     *Çok sıkılırsanız bu hayalden ve düş aleminden, bir kayalıktan bırakıverirsiniz düşünüzü, düşüşünü görmekten büyük bir haz duyabilirsiniz, bir caretta caretta ile yüzer belki, belki caretta bunu bir saldırı olarak algılar ve düşünüzü yaralar! 
    
 *Belki bu kadar uzun sürmesin dersiniz bu   iş ve balıklara yem yaparsınız, olmaz mı?

Oltada kalamarı görünce gelmeyebilirler düşünüze ama baştan söyleyeyim. Yani bir kalamar sizin düşünüzden daha ilgi çekici olabilir. Bunu kabullenmek gerekir.
     * İsterseniz, düşünüzü alıp bir dağ kekiğinin yanına ekebilirsiniz, sonra sizin düşünüzü bir keçi yer ve etini kekik kokuyor diye severler. Onu keserler. Dilerseniz kendi düşünüzü üç öğün yemek şartıyla, kesilmeyi talep edebilirsiniz.                                   *Kimse bunu sevmeyebilir. Bunu da kabullenmek gerekir. Zira henüz insan eti yenmiyor. Yağmalanıyor, öldürülüyor, lime lime ediliyor insan, üzerine bomba atılıyor. Ama henüz yenmiyor! Çünkü tütsülenmiş insan etini keşfetmedi daha insanoğlu, hayret!                                                    
    * Düş kırıklığı yahut daha çok kullanılan haliyle hayal kırıklığı, bu yazının dokunduğu yerlerde yeşeriyor, insanlığın tamamını kaplıyor olabilir. Ona istediğinizi yapın. Bir hamam böceği yahut bir adam tarafından büyük bir hayal kırıklığına uğratıldıysanız, kusmadan önce bunların hepsini hatırlayın. 
     *Ezerek öldürme mevzuuna gelince, dikkatli ve muntazam davranmanızı öneniririm, bunu yaparken yüksek ses müzik açabilirseniz, çıkacak o küçük sesi duymazsınız, bacakları gövdeden ayırmadan bu işi yapabilirseniz, yeni hayal kırıklıkları getirecek olan bu adamlara karşı daha seri ve profesyonel olabilirsiniz.             
   * Çünkü bazı insanlar böcek gibidir, ezersen ölür. Bir adamın yahut bir hamam böceğinin hayal kırıklığı yaratabilmesinin mümkün olduğu bir dünyada, nasıl diye sorarsan;                           
işte böyle böyle delirdik.                                                                                    


NÛR KATRE

Deli Kadın Dergisi 3.Sayı 

29 Kasım 2014 Cumartesi

...O'na...

Şunu şöyle liste yapmışlar ya, sanki gizlediğim kutudaki eşyaları sokağa saçmışlar, mektuplarımı yırtmışlar, senle beni görüp de, inanmamışlar gibi. Gelirsen, ok gerebilirsin kalbime, ciğerinden daha önce çok nefes aldım ben yadırgamam...21 sene sonra da olsa böyle gel, hep geldiğin gibi. Bir anda öyle çıkıp gelmelik bir hal. Söz, bu sefer ağlamam. Bilirsin yalnız şiirlerde kurulur bu dünya; ben daha önce çok kurdum sana...Sen böyle şiirlerdeki imgeyi tut kolundan öyle gel işte, onlarla birlikte gel, acıyı al, huzuru, bir kez yüzüne dokunmam. Sen yeter ki gel... Yaş günün şimdiden kutlu olsun. Şu an, yarın ve dahi bir ömür yanında olmayışım, işte bu hikayeden, belki masaldan belki rivayetten...



7 Haziran 2014 Cumartesi

ölmüş bir hamam böceği hakkında kısa bir yazı.



tüm sakinliğimi bir hamam böceği bozdu.çünkü kendisi bir hamam böceği olmasına rağmen dümdüz, bana doğru koşarak geldi. o devamlı yön değiştiren adam-erkek olduğu her halinden belliydi- istikamet olarak beni seçti ve hedefine doğru başka hiçbir yöne sapmadan geldi. böyle gelmesine çok sinirlendim ve bağırdım. hem de çok fazla. hemen o kararlı halinden çıkıp normaline, yani yönsüzlüğüne dönüp kaçtıo kadar kaçtı ki, bağırışlarımı değiştirdiği yönden bile duyabiliyordu.öylece dona kaldı. antenleri vardı, ne işe yaradığını araştırmak gerek. zira bu kadar uzun antenlerle bu kadar yön problemi yaşamak doğuştan bir ceza gibi. ona dedim ki, artık ölebilirsin. ve ben hamam böcekleriyle anlaşabileceğimi düşünmüyorum. keşke ürkütücü, heybetli ve zehirli bir örümcek olarak dünyaya gelseydin. o zaman belki tüylerini sevmeye çalışabilirdim. ama sen bir hamam böceğisin ve tüm insanlık sonsuza kadar hamam böceğini böyle hatırlayacak. Yönsüz, korkak ve mide bulandırıcı.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

''Sonradan vurur, yavaş yavaş.''



biraz karanlık oluyor
sonra -biraz aydınlık,
hemen ardından
biraz gün oluyor
ardından - fazlaca gece
diyorum ki seninle değil
o vakitle anlaşmak istiyorum ben
seninleyken sanki
hiç içiçe geçememişiz zamanla
ya da tam tersi
o kadar fazla içiçe geçmişiz ki
o kadar bir olmuşuz ki zamanla,
zamanla sallanmışız biraz
keyifli gelmiş tabii o zaman
şimdi mide bulandırıyor sallanmak
özenle seçtim
birkaç an,
sadece anlar,
o ayların içinden.
inan bana,
fazlası değil.
otursak şimdi bir iskemlede
bana geçmişimi vereceksin
hemen geçecek sanki bu acı
bu kadar yokluk fazla 
bir kahve söyleyeceğiz orta
hemen geçecek sanki 
ikiseneüçayonbirgün
ve sonsuz günler
ve aylar
toplanınca yıl oluyorlar biliyorsun
inan bana bu kadar.
gözlerine hiç bakmam söz,
çok basit
bir andan bir an'a seyahat sadece
bunu yalnız yapamam
sana ihtiyacım var
inan
sadece bunun için
-yalan söyledim
sadece bunun için değil-
ama sen ge'ne de 
elini uzat
korkma 
gözlerine hiç bakmam
söz!
sadece anlamak istiyorum
sadece görmek istiyorum
nasıl görmediğimi
nasıl duymadığımı
nasıl sevmediğimi görmek istiyorum
şimdiye döneriz ve kalkarız oradan hemen
inan
söz veriyorum
hiç
hem hatırlamıyorum ki ben
senin gözlerine bakmayı
sanki bu çok eski bi'hikayeydi
istersen ge'ne hiç konuşmam
tıpkı o zaman yaptığım gibi
-sen gelirsin
ve ben yerimden bile kalkmam-
o kadar soğuk
o kadar hareketsiz
o kadar tekrar soğuk
o kadar kanı soğuk olurum ki,
sen
ge'ne gidersin...
söz veriyorum
inan
gözlerine
hiç bakmam.

''ama ben öyle bir insanım, aklım sonradan gelir.'' dedi Orhan Veli'nin aşık olduğu kadın Bella.



25 Nisan 2014 Cuma

şiddetli bir nefretle sevenlere hediyemdir ;




kirpiklerinin kaşına secde edişini hatırladığım kadar,
elindeki hançerin desenini resmediyorum aklıma,
yokluğun bir şeyi değiştirmez.
gözlerinin güzelliğinden ve
hançerinin sıcaklığından bahsetmek için uykusuz kaldım
-kim öğretti sana can yakmayı?
bir kadın mı?
-zira, açıkça bir kadından öğrenmiş gibisin, her şeyinle.
lakin pek iyi öğretememiş.
biraz daha belirsiz
sakin ve çok daha fazla hissiz olman gerek. 
hançerini saplarken elin titrerse,
sıcaklığımı paylaşmak isterse elin,
kendini de yaralamış sayılırsın.
ben, hançer yarasını severim;
sıcak olur ve sıcağımı paylaşmak istemem kimseyle.
yara alacak biri varsa o ben olurum,
gözleri hatırlanacak olan sen ol, kabul.
yeşil demektir bu neresinden baksan;
için gelir,
düşün gelir,
çocukluğun gelir,
uyuduğun gelir aklıma.
hançerin eksik kalır o zaman,
hep seni sevdiğim gelir aklıma.  

                                                              Kaş yolunda, Eylül 2013